Teneke plastiğe benzemez, el emeği
Mehtap Gökdemir – Mustafa Gürler 1946 Antakya doğumlu. Meslekte 68 yılı bitirmiş durumda. Türkiye’nin son fanus ustası olmasının yanı sıra tenekecilik mesleğinin de son dem ustalarından. Teknolojinin gelişimine ve hayatın her alanına hakim olan plastik eşyalara karşı sanatını icra ettiği tenekeyi anlatırken, “Teneke plastiğe benzemez. Tamamı el emeği. Fabrikasyon hiç yok” diyor. Deprem felaketinde yaşadığı büyük acıyı ise “Oğlum, gelin, torun… Hepsi gitti. Bir ben bir hanım kaldık” diyerek aktarmaya çalışıyor. Hayatta kalmasını evinin tek katlı olmasına bağlıyor.
Kalıbı Antakya’dan
Teneke, fanus, huni, çay terazisi, halka tatlısı kalıbı, kahve kepçesi gibi eşyalar yapan Gürler, yılların yorgunluğunun yanı sıra ürettiklerinden duyduğu gururu da yansıtan ses tonuyla “Ankara’da halka tatlısı yiyorsunuz. Kalıbını sorun, diyecekler ki Antakya’dan aldım” ifadesini kullanıyor. Ata mesleğini sürdürdüğünü anlatırken ise şunları söylüyor:
“Baba, babamın babası, onun babası, hepsi. Eskiden evlerde elektrik olmadan önce fanus yakardık. O fanusları yapardık. Hani denilir ya Kurtuluş Caddesinin ilk aydınlatılma aracı, o Kurtuluş Caddesi önce meşale, meşale sönünce başka bir şey derken benim büyük ecdadım oraya dört köşe bir camlı yapı içerisine fiske dediğimiz yağ koyuyor. Ondan sonra gelişe gelişe dedem bunu gazla yapıyor. Babamın dedesi onu camlı yapıyor. Ben daha değişik yaptım. Ama artık fanusa talep kalmadı.”